Kayıtlar

NİHAN

Resim
 Bugünlerde  yine dişlerini sıktığını fark etti. Sadece geceleri değil, gün içinde de yapıyordu bunu. "Artık burada miadım doldu" diye düşündü Nihan. Kendi kendini çok üzüyor, çok fazla üzerine gidiyordu. Bir şey  olduğu yerde dikkat çekmiyorsa, mücevher de olsa değer görmez. hatta olduğu yerde kalırsa, kararır, paslanır. "Ben mücevher gibi cansız değilim. Durduğum yerde duracak, yeteneklerimi köreltecek halim yok" dedi kendi kendine. Farklılık istiyordu artık. Burada aynı yüzler, aynı sözler. Fazla arkadaşı da yoktu. Çoğu ile yakındı ya; lakin yakınlık samimiyet midir? Dostu yoktu, bir tane bile yoktu. Seçimleri pek iyi değildi, arkadaş seçimleri. Ezra ile başı dertteydi şu ara. Geç de olsa Ezra'nın insanlara bağlandığını fark etmişti. Bağlanmak ne demek, müptelası oluyordu. Başlarda onu farkındalık sahibi sanmıştı. Oysa ki hep olmak istediği kişiyi anlatıyormuş kendisi diye. Mış gibi yapıyormuş aslında, olmadığı kişi gibi olmak istediği kişi gibi konuşuyormuş....

BEYAZ GECELER- DOSTOYEVSKİ

Resim
  Düşünüyorum da yüzlerce yıl önce yazılmış ve hayatta hala karşılığını bulan cümleleri okumak benim için ne büyük bir talih. Dostoyevski'nin kitapları , gerçekçi, ayakları yere basan, insanlığa değer katan düşüncelerin cümle bulmuş hali.  Kitaptaki öykülerde beni düşündüren, altını çizdiğim cümlelerin bazılarını not düşmek istedim ve paylaşıyorum.  Harika bir akşamdı; böyle bir akşam insana ancak gençken nasip olur sevgili okur. Gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören kendine sormadan edemezdi: Nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor?  Bu cümleyi öyle bir zamanda okumuştum ki  benim içimden geçenlerin kelimelere bürünmüş hali idi. O anki ruh halim ancak böylesine derli toplu bir şekilde ifade edilebilirdi. Aynı gökyüzü altında yaşamayı bırak, aynı çatı altında, aynı iş yerinde, aynı asansörde, aynı trende, aynı otobüste, aynı gemide bambaşka insanlar, bambaşka kafalar hayat sürüyordu. Teoman'ın "ista...

AYŞE'NİN DEĞİŞİM ÇABASI

Resim
Ayşe öğle vakti arkadaşı Leyla ile çay içti. Ona içini açıyordu artık. Durması gerektiğini hissetti. Ona içini bu denli açmaması gerekiyordu.  Ayşe biraz  sızlanır gibi, şikayet eder gibi konuşuyordu. Arkadaşının kendisini umutsuz zannetmesinden korktu. Niyeti şikayet etmek değildi kesinlikle, o kadar huzurlu bir hayatı vardı ki, herkes bu huzura sahip olsa keşke diye iç geçirirdi ara ara.  Arkadaş ortamında olumsuzlukları dillendirmemeye, kontrollü olmaya karar verdi. Dikkatini kendinden çok onlara verecekti, onların dünyasına ilgili olacaktı, gündelik konuşacaktı ama olumsuzluklardan bahsetmeyecekti.  Akşam üzeri işlerini bitirip eve gitti Ayşe. Bakıcı börek yapmıştı, yine özensiz yapmıştı. "hiç yapmasaydı daha iyiydi" diye kızdı içinden. Çamaşırları da toplamamış. Burak'ın demesine göre Kayra ile oynamışlar bütün gün. Olsun . İyi olmuş. "Çocuklarım mutlu en azından , börek de kuru oluversin" dedi kendi kendine. Çocuklar uyuyunca taktı kafasına bakıcının davra...

Gizemli Baskülün Tuhaf Maceraları / Mehtap Gül

Resim
   "Biliyordu ki sarılmak, bir yarayı iyileştirmenin en iyi yoluydu..." (kitaptan bir alıntı)   Fulya ve ailesi köyde huzurlu bir yaşam sürerken birden bazı şeyler değişir ve şehre taşınmak zorunda kalırlar. Oradaki yaşam köyden çok farklı. Diğer çocuklarla aynı paydada buluşamaz bir türlü, anlaşamaz, anlaşılamaz, dışlanır. Anlam veremediği bir boşluğun içine düşer.  "...Canı sıkıldığında veya berbat bir olay yaşadığında hissettiği öfkeyi bastırmak ve yaşanılan şeyi yok saymak için bir şeyler yiyordu. Fulya dışındakiler acıktığında yerken Fulya bir şeyleri unutmak ve içindeki bağrışmaları susturmak için yiyordu..." (kitaptan bir alıntı)  O düştüğü koca boşlukta bir şeyi keşfeder. Yemek, durmadan bir şeyler yemek. O yerken tüm olumsuzluklar bir süreliğine de olsa kayboluyordu; çocukların alayları, annesinin iğneleyici sözleri ve küçümseyici bakışları, komşu teyzelerin acımasız eleştirileri her şey ama her şey donuyordu.   "Çatal bıçak seslerinden b...